YETENEKLERİMİZİ NASIL ÖLDÜRÜRÜZ?
Yeteneklerin nasıl katledildiğini ya da neler yapılması gerektiğini yazmadan önce yetenek hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Bu konu hepimizin hayatında az da olsa yer alıyor. Özellikle çocuk sahibi bireylerin, son zamanlar da en çok ilgilendikleri konulardan biri haline geldi. Buradan yola çıkarak, yeteneğin ne olduğuna ve neler yapılması gerektiğine değinmenin faydalı olacağına inanıyorum. Yetenek, "bir şeyi öğrenebilme, belli bir becerinin veya bilginin öğretiminden yararlanabilme gücü" olarak tanımlansa da bilimsel olarak tanımlanması oldukça güç kavramlardan biridir. Yeteneğin sosyal çevre, zeka, kişilik, genetik gibi etkenlerle ilişkili olması anlam alanını belirsizleştirir. İnsanların vazgeçilmez bir biçimde birbirleriyle ortak yönleri vardır. Her insanın diğer insanlar gibi bir bedenleri, doğumla başlayıp ölümle biten bir hayat seyri, aynı dünyayı paylaşma, nefes alma yeme içme vs gibi özellikleri birbirinin aynısıdır. Fakat insanın, bir türün üyesi olması o insanın yalnızca bir yanını gösterir. İnsanlar her ne kadar fiziksel farklılıklar nedeniyle birbirlerinden ayrılarak fark edilseler de (yüz, beden, biçim, ses, parmak çizgileri vs) yetenekleri, duyguları ile birbirlerinden ayrılırlar. Bu yüzden yeteneklerin fark edilip ayrıştırılması o kadar kolay değildir. Kişileri birbirinden ayıran en önemli farklılıkların için de zeka, mizaç, kişilik inanç, değer sistemleri, insan ilişkileri önemli bir yer alır. Asıl soru; Nasıl olup da her birey farklı farklı yeteneklerde yaratılmıştır? Aslın da bütün insanlar aynı yetenek ve beceride dünyaya gelirler. Bunu bir ağacın köklerine benzetebiliriz. Doğduktan sonraki süreçlerde öğrenilen her yeni bir şey beyin hücrelerinde yeni bağlar oluşturmaya devam eder. Çocukların beyninde bu bağların sayısı yetişkinlerden çok daha fazladır. Çocuk, sahip olduğu yeteneklerle ilgili deneyim fırsatı bulduğunda yani egzersiz yaptığında bu bağlar güçlenir ve adeta beyinde birer "anayol" oluştururlar. Bunlar çocuğun geliştirdiği yetenekleridir. Çocuğun kullanmadığı, egzersiz yapmadığı yeteneklerle ilgili bağlantılar zamanla budanır. Özellikle; bu budama işleminde çocuğun ailesi en büyük rolü oynar. Daha sonra, içinde bulunduğu çevre, televizyon, internet vb sosyal ağlar zamanla çocuğun yeteneklerinin yok olma boyutuna getirir. Yeteneğin gelişmesi, başka potansiyel yeteneklerin yok edilmesiyle sağlanır. Çocuğun hangi yeteneklerle doğduğunu bilmek çoğu zaman imkansızdır. Bu nedenle daha bebekken çocuğun değişik uyarıcılara maruz kalması ve bunun gelişim dönemlerinde sürdürülmesi önemlidir. Çocuğun yetenekleri belirgin hale gelmeye başladıkça, yeteneklerini geliştirmek için kullandığımız araçları da ona göre seçmeye başlamamız gerekir. 3-6 yaş döneminin bu sürecin en verimli dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Sorgulama döneminin en hızlı olduğu bu dönemde, sürekli soru soran bir çocuğu susturmak, merak ettiği her madde ya da konuyla alakalı doğru bilgilendirmemek ya da konuşmak istediği her an onu dinlemeden susturmak yetenek bağlarına balta vurmak gibidir. Bu yaşlarda, kelime haznesi çok az olan çocukların sorduğu her soruya aldığı cevap zihnine kazınacaktır. Bu yüzden izlediği çizgi filmler, oynadığı oyunlar, edindiği arkadaşlar, okuduğu kitaplar, geleceğini oluşturan tuğlalardır. Hepsinden önemlisi de model olarak aldığı aile bireyi şekillenmesini hızlandırır. Her çocuk gördüğü nesneyi, yetişkinlerin algıladığı gibi algılamaz. Bulundukları ortamı, boş bir kamera gibi, her ayrıntısını kaydeden çocuklar, dinlemiyor görünseler de her ayrıntıyı zihinlerine kaydederler. Örneğin; “Yalan söylemek yanlıştır” diye uyarılan bir çocuğun, çok eski bir tarihte söylenmiş bir yalanı “Sende söyledin ama” diyerek ailesine hatırlatması, tamamen bu kayıtların bir sonucudur. Bu yüzden erken dönemlerde çocuğun edindiği her deneyim, geleceğini şekillendiren bir tuğla görevini görür. Her türlü davranış modelini, en yakın çevresinden öğrenerek geliştirir. Bu yüzden sorgulayan bir çocuğu susturmak, yetenek gelişiminin engellenmesinde de önemli rol oynar. Bu süreç 15 yaşına kadar devam eder. Bu yaştan sonra yeni bir yetenek geliştirmesi ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın artık çok zordur. Gelelim asıl soruya… Yeteneği keşfetmek ve başarılı bireyler yetiştirebilmek için neler yapmalı ya da yapmamalı?.Yetenek keşfi için yapılması gereken şey gözlemdir. Çocuğa uygun koşullar ve materyaller sağlandıktan sonra eğilimleri, iyi olduğu alanlar gözlem yapılarak belirlenmeli. Bunun için ilk adım çocuktan sevgi ve ilgi eksik edilmemeli. Çok zaman değil, verimli zaman geçirilmeye özen göstermeli. Ne anlatırsa anlatsın onu sabırla dinlemeli. Nelere ilgi duyduğu gözlenmeli ve ilgisini geliştirebileceği ortamlar hazırlanmalı. Bunun için ciddi bir maddi imkana ihtiyaç olmadığı kesinlikle bilinmeli. Pahalı oyuncaklar değil, kendi kendine oluşturabileceği malzemeler seçilmeli ve taklit değil özgün ürünlere yönlendirilmeli. Öğrenme ve keşfetme ortamı sağlanmalı. Bu, yaş grubuna uygun kağıt, kapaklar v.b gibi her türlü malzeme olabilir. Oyun ile öğrenmeli. Sanat, spor ve öğrenme oyun için olmalı. Amaç keyif aldığı, kendini mutlu ve güven de hissettiği tüm deneyimlerini sergileyeceği bir ortamda olmalı. Ne kadar kendini özgür hissederse, o kadar rahat davranacağı ve sahip olduğu tüm yetenekleri sergileyeceği unutulmamalı. Aktivite saatleri oluşturulmalı. Bu saatlerde, özellikle “Resim köşesi” gibi, kendini özgürce ifade edebileceği alanlarda, etkinlik yapması sağlanmalı. Çocukların kelime haznesi az olduğu için kendini, en güzel resim çizerek ifade edecektir. Çizdiği resimler ona anlattırılmalı . Çizdiğinin çok aksine hikayeler anlattığında bile, ona önemsendiği hissettirilmeli. Yargılama rekabet, başka çocuklarla kıyaslama olmamalı. Çocuklar asla, yarışma ve rekabet ortamına sokulmamalı. Ödül ve ceza dengesi çok iyi korunmalı. Ödül vermek yerine “tutku ve merak” geliştirilmeli. Zekasını savunma ihtiyacı duymamalı. İnsanlar yapabildikleri şeyi severler; yaptıkları şeyi değil. Bu yüzden, çocukların da yapabilecekleri şeylere yönelmelerine izin verilmeli. Yetenekli olduğu alanlar desteklenmeli. Bizim, onun için hedeflediğimiz değil onun sahip olduğu yeteneklerin önemli olduğu asla unutulmamalı. Kişinin yetenekli olduğu alanda “odaklı çalışma” ve “tekrar” yapması keşfetmeyi ve o alanda derinleşmeyi sağlayacaktır. Zamanla kendinden bir şeyler katarak “özgünleşme” gerçekleşecektir. Başarı için yüksek öğrenme eğilimi, planlı çalışma, odaklanma, geleceği hayal edebilme ve duygu kontrolü önemlidir. Yüksek otokontrole sahip olanlar hem daha başarılıdır hem de daha mutlu. Burada önemli olan çocuğun içindeki mutluluk kaynağını keşfetmesini sağlamak, duygusal doyuma ulaşabileceği işlerde var olmasına destek olmaktır. Yeteneklerin genetik mirasla yakın ilişkisi olduğuna dair çok güçlü deliller var. Özellikle ikizlerle yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Olmayan bir yeteneği geliştirmek için uğraş vermek, zamanı pek de verimli kullanmıyoruz anlamını taşır. Hepimiz uğraşırsak piyanoda birkaç parça çalmayı öğrenebiliriz. Ama Cemal Reşit Rey Konser Salon unda konser piyanisti olarak çalacaksak, bu yetenek ister. Sanatçıların hep yalnızlıktan hoşlandığı düşünülür. Bu her zaman doğru olmasa da, yalnızlık en iyi eserlerini meydana çıkarmaları için önemli bir unsur olabilir. Kaufman bunu yine “hayal kurmaya” bağlıyor ve zihnimizin özgür bir şekilde dolaşabilmesi için kendimize yalnız kalabileceğimiz bir zaman oluşturmamız gerektiğini belirtiyor. “İçinizdeki sesi dışa vurabilmek için, onunla iletişime geçebilmelisiniz. Eğer kendinizle iletişim kuramaz ve kendinizi yansıtamazsanız, o yaratıcı iç sesi bulmanız çok zordur” diyor. Bir rutine bağlandığında, yani tekrar edildiğinde hiçbir şey yerinde saymaz. Yetenek ve becerilerini geliştirdiğinizde ve üstlerine gittiğinizde zamanla yaptığı şeyi daha iyi, hatta daha hızlı yapmaya başladığını fark edeceksiniz. Yani “ben aslında iyi resim çizmiyorum benden ressam olmaz” gibi bir algıya sahip olmak yanlış. Bir sürü tekniği bir arada barındıran sanat, müzik gibi, hangi alan olursa olsun mutlaka onun yeteneğini destekleyecek ve geliştirecek bir alanın olduğu unutulmamalıdır. Onu geliştirebilmek için fark etmek ve doğru bir şekilde ilerlemek yeterli. Bunun içinde keyif aldığı şeyleri keşfedin. Hayal Kurarlar. Kaufman ve “Olumlu ve Yapıcı Hayal Kurma’ya Övgü” adlı makalenin eş yazarı psikolog Rebecca L. McMillan’a göre, düşünceler arasında gezinmek, yaratıcılığın “kuluçka sürecini” destekliyor. Zaten bizler de en iyi fikirlerimizin, aklımız bambaşka yerlerde gezinirken birden bire ortaya çıktığını biliriz. Her şeyi gözlemlerler. Dünya bir kişinin istiridyesidir. bulundukları her yerde fırsatlar görürler ve meydana gelecek ifadeyi besleyebilecek tüm bilgileri özümserler. Henry James’in belirttiği gibi, “Bir yazar, hiçbir şeyin kaybolmasına izin vermez”. Yazar Joan Didion yanında her zaman bir not defteri taşırdı. Kişiler ve olaylarla ilgili gözlemlerini bu deftere yazdığını ve sonuçta kendi zihnindeki karmaşa ve zıtlıkları daha iyi anlayabildiğini söylerdi.
0 Yorum