TOPLUMDA YAŞAM VE İLİŞKİ
Toplumda yaşam ortamı anlayış, duygudaşlık, sevgi, saygı duyguları güçlü olduğu zaman çok cezbedicidir. Her bireyin kendine göre arkadaşı, akrabası, muhabbet ettikleri, dertleştikleri, sohbet ettikleri, hatta çözemediği sıkıntıları için birbirlerinden yardım talep ettikleri dostları da vardır. Kadın, erkek, genç, çocuk, , aydın, gazeteci, politikacı, sivil veya resmi bürokrat, işçi, memur, esnaf, köylü gibi tüm kesimlerde bu gerçekler üzerinde hemhal olurlar..
- 29 Mayıs 2021, 23:48
- Fuat yilmazer
- 168
- 02
Yani toplumda yaşam sürdürmenin en önemli kuralı toplumu meydana getirenlerin birbirleriyle olumlu ilişkileridir. İlişki olmadan toplumda yaşam olmaz. İlişki sağlıklı olmadan da toplumda huzur ve güven olmaz.
Toplumda bu gibi ilişkilerin olabilmesi için her bireyin yazılı veya yazısız toplumun kurallarını bilmesi ve uyması gereklidir. Türklerde bu boşluğu, hukuk boşluğunu, adalet boşluğunu Töre doldururdu. Şimdide bu boşluğu töre yerine geçen yazılı kurallar aldı. Özgürlük tanımı, demokrasinin tanımı “bir başkasının hürriyetinin başladığı yerde senin hürriyetin biter” kuralı ile hayatı kontrol etmeye başladı.
Yazılı olan kuralların yanında yazısız ahlaki kurallara uyulduğu zaman toplumda birbirlerini rahatsız edecek sıkıntılar çıkmaz.
Normlara uygunluk toplumdaki normalliği gösterirken “biz”, “siz” kelimesinin “ben”, “ben” kelimesine dönüşmesiyle yara almaya başladı. Toplum kuralları yara almaya başlamışken birde pandemi nedeniyle birçok değişiklikler hayatımız girdi. İçinde yaşadığımız durumun sarsıntısı nedeniyle henüz net farkına varmasak ta çok yakında tüm farklılıkların farkındalıkları başlayacaktır.
Toplumda orta yol, anlaşma, beraber hareket etme, önemli konular üzerinde ortak duygudaşlık önemli yaralar aldı. “Ya hep, ya hiç”, “ ya on, ya bat”, “ ya yüksel, ya düş”, “ya iyi ol, ya öl” gibi sivri köşeli can yakan kavramlar insanın hayatında etkin olmaya başladı.
Trafikteki bir korna sesinden cana kast eden insan görünümlü canavarın veya boşandıktan sonra “Bana yar olmayanı, kimseye yar etmem” gibi rahatsızlığın tavan yapmış birinin yaptığı, “ben” duygusunun, “ego” patlamasının geldiği korkunç noktayı gösterir.
Gelinen nokta dünya adına da, toplumumuz adına da düşünülmesi, çare aranması gereken bir durumdur.
Toplum olarak çok tehlikeli bir rahatsızlığın pençesindeyiz. Bu ego patlamasının ahlaki ve vicdani çürümüşlüğün bizlere verebileceği zarardan öte gelecek Türk nesline bulaşması Türkün sonun da getirebilir. Geleceğimizin sahiplerinin böyle bir rahatsızlığa yakalanması tehlikenin en büyüğüdür.
Her zaman ki bakış açımla üzülerek söylüyorum bugünkü durumun baş sorumlusu biz büyükleriz. Çünkü aileyi meydana getirenler bizleriz, toplumu meydana getirenlerde bizleriz. Can parelerimizi yetiştiren, yetiştirirken canavarlık hissinin vehametini veya ahlaki ve vicdani duyguları veremediğimiz için gelen tehlikelere karşı zayıf bırakanlarda bizleriz.
İş işten geçmeden, devleti yönetenlerde, Milli Eğitimi ve aileyi yönetenlerde farkındalık sergileyerek ortak tedbir alınırsa tedaviye başlanmış oluruz.
Uyanmamız ama gerçekten uyanmamız dileği ile…
Yazar Hakkında
Nevşehir/ Kanlıca doğumluyum
Ön lisan ve Lisan eğitimi yaptım.
Kamu kurumundan emekliyim.
Anayurt Gazetesinde Köşe yazısı yazmaktayım.
Bozkurtların Zorlu Mücadelesi isimli yayınlanmış bir kitabım var.
Yorum Gönder
Yazarlarımız
Trend Haberler
Editörün Seçimi
Kahramanmaraş Nöbetçi Eczaneler
Anket
Anket Sonucu
Soru:
() Oy -
() Oy -
() Oy -
() Oy -
() Oy -
Toplam Oy Kullanıldı
E-Bülten Aboneliği
E-Bülten Aboneliği Yaptığınız Zaman Son Gelişmelerden Anında Haberdar Olursunuz.!
0 Yorum