ŞIMARIKLIK VE AYMAZLIĞIN ADI Z KUŞAĞI MI YOKSA?
Dünya üzerinde şu ana kadar beş tane kuşak vardır. Bu beş kuşağın en sonuncusu olan ve 1996-2020 arasında doğan çocuklar Z kuşağı olarak adlandırılmaktadır.
Şımarıklık ve Aymazlığın Adı Z Kuşağı Mı Yoksa?
Dünya üzerinde şu ana kadar beş tane kuşak vardır. Bu beş kuşağın en sonuncusu olan ve 1996-2020 arasında doğan çocuklar Z kuşağı olarak adlandırılmaktadır. Bu kuşaklar belirlenirken sosyolojik, siyasi, teknolojik vb. alanlardaki zamanın hâkim olan unsurları dikkate alınarak yapılmaktadır. Z kuşağının en büyük özelliği direk olarak teknolojinin içine doğmuş olmaları ve her ne kadar dijital okuryazar olmasalar da (sanal ortamda gördüklerini sorgulamadan kabullenme) dijital dünyayı iyi kullanan kişilerdir. Sanal âlemi, yeni bir şeyler öğrenmek ya da kendilerini geliştirmek yerine kendilerini bu alanlarda daha çok görünür kılmaya çalışan, daha fazla özelinin ifşası için kullanan bir nesil türedi. Dolayısıyla, gerçek değer ve yargılardan ziyade sosyal medyaya yükledikleri bir resmin ya da bir videonun beğenilme sayısı onlar için daha elzem bir hale gelmiş bulunmaktadır. Gerçek hayattan ve gerçeklikten kopuk, kendi içi dünyasını da sanal âleme çevirmiş bulunan bir gençlik var karşımızda.
Hayatta hiçbir ideali olmayan, rüzgâr nasıl eserse öyle yaşarım diyen, okul, ders, kendini geliştirme, yeni bir şeyler öğrenmek ve keşfetmek zerre umurunda olmayan bir nesil yetiştirdi günümüzün teknolojisi ve şartları. Bunların yerine, her boş vaktini saatlerce bilgisayar ya da online oyunlarda harcayan, sanal aleme esir olmuş bir gençlikten bahsediyorum. Bunların yanında, hemen hemen ahlaki hiç bir kaygısı olmayan, haram ve helal neredeyse bilmeyen, hatta neden bu dünyada var olduğuna dair hiçbir bilgisi ve sorgulaması olamayan bir nesilden bahsediyorum. Bunlar benim zannım değil senelerdir karşılaştığım öğrenci kitlesinden bahsediyorum. Öğretmene, arkadaşa, anne-babaya, çevreye ve hayvanlara karşı saygısı olmayan minnetsiz bir nesil yetişiyor şu anda. Kesinlikle empati duygusundan mahrumlar. Söyledikleri ve yaptıklarının başkalarını ne kadar üzecek ya da kıracağı ya da kırmış olacağı umurlarında değil. Ahlak gelişim aşamasında, Kolberg’e göre, hala gelenek öncesi döneme ait bir özellik olan itaat-ceza dönemindeler. Yakalanmadığın müddetçe yaptıkların mübah.
Peki, genel geçer bir Z kuşağından bahsetmek mümkün mü? Ya da bir yerde Z kuşağına ait özelliklerin başka bir memlekette tam tersi olamaz mı? Dünyanın her yerinde aynı karakteristik özelliğe sahip Z kuşağı bireylerinin olduğuna inanmıyorum. Z kuşağı tanımlaması yapılırken daha çok büyük kitleler halinde yaşayan ve zamanın baskın özelliklerinden en çok etkilenen insanlar baz alınarak yapılıyor. Yani şehirlerde yaşayan, istediği zaman istediğine ulaşabilen, teknoloji her an elinin altına olabilen kişiler temel alınarak yapılıyor. Zimbabwe’nin bir köyünde kuraklık ve kıtlıkla baş etmeye çalışan, önce hayatta kalma ve karnını doyurmaya çalışan, teknolojinin ne demek olduğuyla alakalı bir bilgisi olamayan bir bireyle Londra’nın orta yerinde doğan ve her imkâna ulaşabilen bir birey sadece aynı yıllarda doğdukları için Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Londra’da doğan bir Z kuşağı bireyi Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en tepeye yakın bir yerde dururken, Anadolu’nun ya da Zimbabwe’nin bir köyündeki birey hala ihtiyaçlar sıralamasına fizyolojik olanları karşılamanın derdinde. Bundan dolayıdır ki dünyanın her yerinde aynı özellikleri taşıyan Z kuşağı bireylerinden bahsetmek mümkün değildir.
İkinci soruya gelecek olursak, dünyanın büyük şehirlerinde yaşayan her Z kuşağı bireyi aynı özelliklere mi sahip? Bana kalırsa potansiyel olarak evet. İstanbul’da doğan bir Z kuşağı bireyi özgüven adı altında bir okulda ya da toplumun bir kesiminde istediği her saygısızlığı yapıp herhangi bir yaptırımla karşılamadığı için daha cüretkâr, daha vurdumduymaz, ahlaki olarak daha yoksuldur. Hâlbuki Toronto’da doğan bir birey aynı cüretkâr davranışları sergileyemez çünkü “olsun, akıllanır, uslanır” diyerek sineye çekilmez gereği neyse yapılır. Bundan dolayıdır ki Z kuşağının davranışlarını içine doğdukları teknolojiden ziyade içine doğdukları toplum belirlemektedir. Bir nevi, Z kuşağı bireyleri, toplumun birer yansımasıdır. Şimdi bana diyebilirsiniz ki Kars’ın bir köyüne gitseniz çocuklar, orda da telefon, televizyon ve internetle haşir neşir. Nasıl olacak peki? Anadolu’nun köylerinde doğan çocukların da birinci amacı ailelerinden gördüğü kadar hayatta kalma mücadelesidir. Kışın karla mücadele ve hayatta kalma, yazın tarla tapan işlerine yardım, havanların bakım ve doğrulmasına yardım gibi ailenin ekonomisine katkı sağlayacak işlerle meşgul olurlar. Teknolojiye ayırdıkları vakit ebetteki Ankara’da yaşayan bir Z kuşağı bireyinin ayırdığı zaman kadar olmayacaktır. Haliyle bu bireyler gelenek ve göreneklerin etkisiyle daha duyarlı olarak nitelenebilir. Bundan dolayıdır ki ben Z kuşağı aymazlığını şehirlerde başıboş ve idealsiz yaşayan, yapacak herhangi bir iş bulmayınca sürekli sosyal medya, internet ve teknoloji ile vakit geçiren bireylerin şuur hastalığı olarak adlandırıyorum. Doğadan, gerçek hayattan, topraktan yani insan fıtratına uygun olandan kopan çocuklar Z kuşağı. Şehirlerde, tavuk kafeslerinde yaşar gibi alt alta, üst üste yaşayan, vakit geçirecekleri sosyal imkânları elinden alınmış, güvenlik kaygısıyla dışarı bile salınmayan, ebeveyn sürekli çalışmak zorunda olduğu için evde yalnız kalıp tek arkadaşı sosyal medya olan, büyükanne ve büyükbaba ilminden nemalanma şansı da olmayan bireylerden oluşmakta Z kuşağı.
Aileler geçim derdinde, büyükşehir toplumları çıkarlarına odaklanmış durumda, okullar kendisinden bekleneni yerine getiremez durumda. Bu durumda bu bireyler için norm oluşturacak, terbiye dediğimiz aile eğitiminden geçirecek, aklın aydınlanması dediğimiz bilime maruz bırakacak, vicdanın aydınlanması dediğimiz gerçek imanı kalplerinde yakacak kimselerden yoksun olarak yetişmeye devam edecekler. Dolayısıyla, bu aymazlık kartopu gibi, önü alınmazsa, büyüyerek devam edecek.
0 Yorum