OKUMUYORUZ AMA NEDEN?
Türkiye'de televizyon ve internetin başında geçirilen süre kitap okumaya ayrılan süreden daha fazla. Türkiye'de kitap okuyanların sayısı çok az ama neden?
“İyi kitaplar okumayan biriyle, okuma yazma bilmeyen biri arasında hiçbir fark yoktur.”
Mark Twain
Vaktiyle ortaokulda yaklaşık üç yüz kitap okumuştum. Bir kitabı bitirip diğerine geçtiğimde mutluluktan uçuyordum. Bütün boş vakitlerimde hatta teneffüslerde bile akranlarım çığlık atarak etrafta koştururken ben bir kitabın içine burnumu sokar anlık da olsa bu dünyadan başka hayatların ve yerlerin var olduğu mekânlara ışınlanırdım adeta. Liseye başladıktan sonra okuduğum kitap sayısı düşmeye başladı. Lise yıllarının sonuna doğru üniversiteye hazırlık psikolojisine girdiğimden artık okul, dershane, test derken başka bir şeye ayıracak zamanım kalmamıştı. Üniversiteyi kazandıktan sonra belki rahatlarım tekrar eski okuma alışkanlığıma geri dönerim, diye düşünürken tam tersi oldu. Üniversiteye hazırlık yıllarında o kadar daralmıştım ki biraz boş vakit bulunca rahatladığımı, yaşadığımı fark ettim. Daha yeni atlattığım bu sıkıntılı yılların hemen tekrar başlamasını istemiyordum. Bir süre okumaya ara versem hemen başlamasam daha iyi olacak, dedim. Ama insan bu, rehavete çabuk alışıyor ya. Hem okumaya karşı rehavetim hem de üniversitenin ilerleyen yıllarında derslerin zorlaşmasından dolayı artık bırakın kitap okumayı kapağını bile açamaz oldum. Mezun oldum, şimdi tekrar başlayacağım okumaya, derken sadece okula sığmayarak eve kadar taşan öğretmenlik mesleğim bana artık çok da vakit bırakmıyordu. Artık iyice okuyamaz olmuştum. Ortaokulda okuduğum kitaplar benim kaidem olmuştu. Benim artık Mark Twain’nin dediği gibi okur-yazar olmayan birinden pek de bir farkım kalmamıştı!
Zannımca okur-yazar olup da okuyamayan birçok insan benim gibi düşünüyor, okuyamadığı zaman içinde mutlaka bir boşluk hissediyordur. Televizyon ekranlarına çıkıp bağıra bağıra “Okumuyoruz. Okumadığımız için de geri kalıyoruz. Japonya’da yıllık şu kadar kitap okunuyor”, diyen insanlara acımaklı bakıyorum. Bunun haksızlık olduğunu düşündüm hep. Elmayla, salatalığın karşılaştırması olarak değerlendirdim.
“Kitap okumuyoruz” cümlesine sonuna kadar katılıyorum. Şu ana kadar hiç kimse altında yatan nedenlerden aynı hevesle bahsetmedi. Bunun yerine, insanları sadece itham edip durdular. Neden kitap okumadığımızın üstünde kısaca durmak istiyorum.
Kitap oku(ya)muyoruz çünkü aileden böyle bir gelenekle yetişmiyoruz. Bütün akşam ve gecemizi kaplayan sahte aşkların ve dizilerin peşinde saatlerce bir oyana bir bu yana savrulup duruyoruz. Belki de kütüphanemizde daha okumadığımız bir sürü kitap olduğunun farkına bile varmıyoruz. Seyretmek her zaman okumaktan ve kafa yormaktan daha cazip geliyor.
Kitap oku(ya)muyoruz çünkü fizyolojik ihtiyaçlarımız veya zevklerimiz her zaman kitap okumanın önünde gidiyor. Türkiye’de yaşayan milyonlarca insan hayatta kalma mücadelesi ve imkânsızlıktan dolayı kitaba verecek para bulamıyor. Ellerinde imkânları olanlar(istisnalar hariç) ise lüks ve zevklerinden fedakârlık edip kitaba ve dolayısıyla okumaya yatırım yapamıyor.
Kitap oku(ya)muyoruz çünkü iş ve aile hayatına atılanlar çalışmaktan ve uğraşıp didinmekten başka şeye zaman ayıramıyorlar. Özellikle İstanbul’da yaşayan insanlar bütün gün çalışma ve yorgunluğun üstüne saatlerce trafik çilesinde azıcık kalmış sabır ve enerjilerini tükettiklerinden artık evlerine vardıklarında kıllarını kıpırdatacak mecalleri ve zamanları kalmıyor.
Kitap oku(ya)muyoruz çünkü hiç kimse örnek olmuyor. Bir insana bir kural ya da yasak koyacaksak ya da bir şeyi sevmesini sağlayacaksak öncelikle onu kendi nefsimize uygulamalıyız. Çocuklarımıza ve etrafımızdaki insanlara kitap okumayı sevdireceksek bunu ilk önce kendimiz yapmalıyız. Saf Suresi 2. ve. 3. ayetler der ki “Ey iman Edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.”
Kitap okumayı sevdirme sorumluluğunun en çok biz öğretmenler, anne ve babaların farkında olması gereken bir konu olmalıdır. Kitap okumanın nefes almak, su içmek, uyumak kadar vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu çocukların kalplerine sevgiyle (örnek olarak) kazıyabilirsek o zaman gerçekten kendiliğinden severek kitap okuyan bir nesle kavuşmuş olacağız.
0 Yorum