OKUMAK BİZİ HİÇBİR YERE GÖTÜRMEZ
Hiçbir medeniyet okuyarak ilerlememiştir. Sadece okuyarak medeniyet olunsaydı eski Maya, Inka ya da Mısır gibi medeniyetlerin hiç var olamamış olması gerekirdi. Aksine bu medeniyetler yeryüzünde iz bırakmış ve uzun zamanlar boyunca hüküm sürdürmüşlerdir.
Hiçbir medeniyet okuyarak ilerlememiştir. Sadece okuyarak medeniyet olunsaydı eski Maya, Inka ya da Mısır gibi medeniyetlerin hiç var olamamış olması gerekirdi. Aksine bu medeniyetler yeryüzünde iz bırakmış ve uzun zamanlar boyunca hüküm sürdürmüşlerdir. Arka arkaya kitap okumak, nefes almadan bir kitaptan diğerine geçmek bizi biz yapmaz, var olan bilgimize bir şey eklemez, bizi muasır medeniyetler seviyesine de çıkarmaz. Bize tek faydası bizim dil kapasitemizin gelişmesine ve konuşmamıza olan katkısıdır. Bunun dışında bize bir medeniyet kurdurmaz, var olan medeniyetin korunmasına da katkı sağlamaz.
Allah, Kuran’ın birçok ayetinde insanoğlunun akletmediğinden ya da ne kadar az aklettiğinden serzenişte bulunur. Bu aynı zamanda, tersini düşünürsek, “siz akletmeyi sevmeyen mahlûklarsınız. Akledin!” emridir. Geri kalmış topluluklar veya başka birilerinin sultası altına girmiş topluluklar okumayan değil akletmeyen toplumlardır. Mesele illa ki birilerinin sultası altına girmek değildir. Günümüzün sosyal, siyasi ve kültürel akımları karşısında rüzgârın önündeki kuru yaprak gibi bir oyana bir buyana sallanan, dünyada kendisine sağlam bir yer edinmemiş bireyler, kültürler ve toplumlar okuduğu halde akletmeyen bireyler, kültürler ve toplumlardır. Bundan dolayıdır ki bizi bir noktadan alıp başka bir noktaya taşımayan okuma türü içi boş okumadır. Okuduğumuzun üstüne kafa yormuyorsak, okuduğumuz bir şeyi “neden okudum ben şimdi bunu veya neden okumam gerekiyor bunu” diyerek sorgulamıyorsak, okuduklarımızın gerçekten doğru olup olmadığını araştırmıyorsak, bize kattığı değerin ne olduğunu kavrayamıyorsak, daha önce okuduklarımızla bir bağlantı kuramıyorsak maalesef bu içi boş okumadır. Bu durumda daha kitabı veya okuduğumuz şeyi elimizden bırakmadan okuduklarımız bir sis bulutu gibi dağılıp uçmakta. Aklederek kendimize yar edemediğimiz okuma artık tamamen bizim olmaktan çıkıyor. Müreffeh medeniyetlerin sınıflarında öğrencilere kritik yani düşünerek okuma öğretilir. Okuduktan sonra nasıl düşünmeleri gerektiği öğretilir. Akıl nimetini nasıl kullanmaları gerektiği öğretilir. Bir okuma parçası okunduktan sonra kitap ya da parçanın arkasındaki klasik, düşünmeden yoksun sorular yerine farklı ve ufuk açıcı sorular yöneltilir. Mesela, “sen olsaydın bu parçayı nasıl yazardın? Yazara soru sorman gerekse ne sorardın? Kahraman sen olsaydın bu durumda nasıl davranırdın? Bir şeyler eklemen çıkarman gerekseydi neleri ekler, neleri çıkarırdın? Bu okuduklarını güncel hayatta nerde, nasıl kullanırsın? Daha önce okuduğun bir şeyle bağlantı kurar mısın?” gibi sorularla çocuklar tahrik edilir ve düşünme becerileri geliştirilir. Yani akletmeleri sağlanır. Biz öğretmenler olarak elimizden geçen bunca öğrencilerin düşünme yoksunluğundan sorumluyuz. Gelecekte karşı karşıya kalacağımız bu durumdan asla şikâyet hakkımız yok. Biz yetişkinler olarak da aynı şeyleri uygulayıp kendi kendimizi bu şekilde tahrik ederek sorgulama, farklı ve ufuk açıcı düşünmeye sahip olabiliriz. Aynı zamanda çocuklarınıza da aynı yöntemi uygulayarak daha erken yaşlardan akıllarını özgür bırakabiliriz. Tahrik edici düşünmeyi yapmazsak eğer okuduklarımız hep teoride kalacak kendisine pratikte asla yer bulamayacaktır. Muasır medeniyetler sadece okumaz, okuduğu üzerine kafa yorar ve bunu mutlaka pratiğe yani gerçek hayata uyarlar. Bu yüzden, okumak tek başına hiç kimse ve hiçbir topluluğu bir üst seviyeye taşımaz. Üstünde düşünülmeyen ve hayata uyarlanmayan bilgi sahipleri için toplumumuzun çok güzel bir atasözü de bulunmaktadır. Sevgili peygamberimizin dualarında sık sık vurguladığı “Allah’ım, faydasız ilimden sana sığınırım” dileği çok yerinde bir dilek ve duadır. Temennim biz de akledenlerden olalım.
0 Yorum