Telefon
WhatsApp
KAHRAMANMARAŞ’TAN KAYNANA KÜSTÜ CEZVESİ!

İnsan nedir, sorusuna birçoğumuz  “İnsan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır” şeklinde cevap veririz. İnsanın diğer canlılardan farklı olarak toplumsal yönünün olması onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biridir. Arılar, karıncalar,  vb. canlılarda toplu olarak yaşarlar ama onların ki içgüdüseldir. İnsan, değerler yaratabilen, dini, ahlakı, töresi olan ve tarih bilincine sahip olan tek canlıdır. Bir toplumun geçmişi o toplumda olumlu ya da olumsuz etkiler bırakır. Bu etkiler zamanla toplumda gelenek haline gelir. Toplumlar gelenekleri üzerine ayakta dururlar. Türk Dil Kurumu geleneği şöyle tanımlamıştır: ”Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar.” Bir milleti diğer milletlerden ayıran kültürüdür ve kültürün de temel öğesi gelenekleridir. Türk Toplumunun geleneklerinden bazıları din, dil, sanat ve devlet kurma geleneğidir. Türk kültüründe geleneklerin ve törelerin var olması Türk kültürünün zenginliğini ve Türklerin kültürüne bağlı bir millet olduğu gerçeğini yansıtmaktadır.

Anadolu’da günlük yaşam güneşin doğuşundan başlayıp gün batımına kadar devam eden ve her gün tekrarlanan  bir süreçtir. Bu süreç içinde ebeveynlere ve çocuklarına düşen görevler eski zamanlardan miras kalan örf, adet, gelenek ve göreneklerle şekillendirilmiştir. Örfler, genellikle toplumun katı beklentileri olarak tanımlanan model tutumlar ve davranışlardan oluşur. Örfler aynı zamanda toplumu ve ortak değerlerinin temel taşlarını temsil eder.  Adetler de birçok sosyal yapılı ilişkiyi düzenler, yönetir ve denetler. Gelenek ise bir nesilden diğerine geçebilen bilgi, kavram, batıl inanç ve yaşam biçimidir. Başka bir deyişle gelenek maddi olmayan bir kültürdür. Görenekler zaman içerisinde yaşayabilir veya kaybolabilir. Günlük yaşamdaki ilişkileri düzenlemede, bireyler arasındaki yanlış anlamaları azaltmada ve bir gurubun üyeleri arasındaki sosyal ilişkileri kolaylaştırmada karakteristik bir rol oynarlar. Komşuları veya hastaları ziyaret ederken, birileriyle tanışırken veya bir gurup içinde seyahat ederken nasıl davranılacağını belirleyerek ilişkilerin sorunsuz bir şekilde devam etmesine yardımcı olurlar.

Toplum olarak oldukça fazla ve sadece bizlere özgü örf, adet, gelenek ve göreneklerimiz maalesef unutulmaya yüz tutmuş durumda. Oldukça ilginç ve güzel bir geleneğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu geleneğimizi ben de yeni öğrendim. K. Maraş’a ne zaman gitsem mutlaka uğradığım ve her seferinde ayrı bir zevk aldığım yerlerinden biri kapalı çarşısıdır. Her ziyaretim de yeni bir şeyler öğrenirim. Bu ziyaretim de ağaç oymacılığının en zarif örneklerinin sergilendiği TAŞ HAN’dan çıktıktan sonra sanatçıların maharetli ellerinden ortaya çıkan ve her biri sanat harikası olan altın takıların sergilendiği KUYUMCULAR ÇARŞISINA geçersiniz. Orada geçirdiğiniz zaman size unutulmaz anılar bırakır. Sonra BAKIRCILAR ÇARŞISINA geçersini! Bakır çanaklara ve tepsilere inen her tokmak ve çekiç sesi sizi geçmişe alır götürür. Küçük çırakların minicik elleri, ustalarının arada sırada tok seslerle yaptıkları uyarılar başka bir güzellik katar. Bu, öyle bir geçmişe dönüş oluyor ki her seferinde uğradığım küçücük dükkânlardan yeni hikayelerle ayrılıyorum. Yine uğradığım bir bakırcıda ilgimi raflara sıralanmış cezveler çekti. Muhteşem desenlerle süslenmişti. Bu güne kadar gördüğüm cezvelere hiç benzemiyorlardı. İş yeri sahibi Mustafa TEPEBAŞILI Bey’e cezveyi sordum, o da hikâyesini anlattı. O cezve kaynana küstü cezvesiymiş! Türk kültüründe yer alan geleneklerimizden birinin simgesi olduğunu söyledi. Cezveye incelikle işlenmiş kubbe şeklinde bir kapak ve kapağın üzerine gelecek şekilde katlanabilen bir kulp eklemişler. Eskiden gelin ve kaynanalar aynı evi paylaşırlarmış. Kaynana gelinine kızdığı zaman sesini yükseltmez ya da onu incitecek kelimeler kullanmazmış. Kırgınlığını belirtmek için cezvenin kulpunu kapağın üzerine getirir ve onu ocağın üzerine bırakırmış. Evin gelini cezveyi görünce kayınvalidesinin kendisine kırıldığını anlar ve cezvenin kulpunu düzeltip bir kahve yapar onun gönlünü alırmış. O dönemlerde her kızın çeyizinde mutlaka kaynana küstü cezvesi bulunurmuş.  İlk defa duyduğum bu geleneğimizdeki incelik o kadar muhteşem ki şaşırdım kaldım! Türk gelenek ve göreneklerinin sevgi ve saygı üzerine kurulu olduğunu biliyordum ama bunu somut bir şekilde öğrenmek beni çok mutlu etti. Basit bir cezveye yüklenen anlam kültürümüzün ne kadar naif ve hassas dengeler üzerine kurulduğunun da en güzel şahidi. Ancak değiştirilerek gerçek manası dışına çıkartılan, aslından uzaklaştırılan ya da keyfe göre değiştirilip çıkarlara alet edilenlerden bahsetmiyorum. Saygının ve sevginin neredeyse kalmadığı, küçüğün büyüğü, büyüğün küçüğü tanımadığı bir döneme şahitlik ediyoruz. Bencilce yetişen bir toplumun fertleri olduk. Güven, dostluk, samimiyet kalmadı. Yalnızlaşmış, iç çatışmalarının içinde kaybolmuş, bırakın etrafındakileri kendilerini bile tanımayan bireyler haline döndük. Biz ne zaman bu hale geldik ya da bu hale getirildik bilmiyorum. Tek bildiğim, bu kadar güzel inceliklerle yoğrulmuş bir kültürün çocukları olarak bunlara sahip çıkmamızın ne kadar önemli olduğudur.

 

 

Kahramanmaraş Özel Karaoğlan kişisel gelişim kursu

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Reklam

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

Kahramanmaraş Nöbetçi Eczaneler

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği