İZMİR’İN İŞGALİNDE BİR TEŞKİLAT-I MAHSUSACI: OSMAN NEVRES
Selanik’te, Akıncı olarak bilinen Recep Ağa ve Rabia Hanım’ın 1888 yılında bir erkek çocukları dünyaya geldi. Recep Ağa’nın babasının adı da Recep olduğu için çocuklarına Osman Nevres Recep ismini verdiler. Osman Nevres, ilkokulu Şemsi Efendi okulunda okuduktan sonra Fevziye Mektebinde eğitimine devam etti. Okul Müdürü; gelecek yıllarda kurulacak İttihat ve Terakki’nin en önemli üyelerinden Cavit Bey olup, burada başlayan tanışıklıkları İstanbul’a kadar sürecektir[1].
İZMİR’İN İŞGALİNDE BİR TEŞKİLAT-I MAHSUSACI: OSMAN NEVRES
Selanik’te, Akıncı olarak bilinen Recep Ağa ve Rabia Hanım’ın 1888 yılında bir erkek çocukları dünyaya geldi. Recep Ağa’nın babasının adı da Recep olduğu için çocuklarına Osman Nevres Recep ismini verdiler. Osman Nevres, ilkokulu Şemsi Efendi okulunda okuduktan sonra Fevziye Mektebinde eğitimine devam etti. Okul Müdürü; gelecek yıllarda kurulacak İttihat ve Terakki’nin en önemli üyelerinden Cavit Bey olup, burada başlayan tanışıklıkları İstanbul’a kadar sürecektir[1].
İttihat ve Terakki tarafından burslu olarak Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler eğitimi alan Osman Nevres; Fransızca ve İngilizce dillerinin yanı sıra Balkan dillerinin de birçoğuna hakimdir. Paris’te bulunduğu 1911 yılında İtalyanların Trablusgarp’ı işgal etmeleri üzerine, Osman Nevres, Mısırlı öğrenci lideri ile beraber diğer Müslümanları organize ederek İtalyan işgalini protesto eden bir miting düzenlemiştir.
Osman Nevres, Paris’te bulunduğu sıralarda, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin gönüllü ve fedailerinden oluşan, 1911-1913 yıllarında faaliyetlerini gayri resmi yürüten Teşkilat-ı Mahsusa’nın üyesi olmuştur. Paris’te bir Avrupalı gibi yaşamaya çalışırken, gittiği sinemada Türklük ve İslam aleyhine yapılan gösterinin seyirciler tarafından tezahüratla desteklenmesine dayanamayarak, silahını çekmiş ve perdeyi kurşunlarıyla delik deşik etmiştir[2].
1914 yılının ilk aylarında İstanbul’a dönen Osman Nevres’e, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından yeni bir görev verilmiştir. Görev; İngilizlerin, Balkanlar’da faaliyet gösteren ajanlarına karşı tedbir almak ve onların çalışmalarını zafiyete uğratmaktır. Aynı tarihlerde Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olan Silahçı Hasan Tahsin isimli fedai, bir görev sırasında öldürülmüştür. Silahçı Hasan Tahsin’in öldürülmesi ile kimliği boşa çıkmış ve Hasan Tahsin kimliği, İngiliz ajanı Buxton kardeşlere suikast yapmak için görevlendirilen Osman Recep Nevres’e verilmiştir.
Liberal Parti Başkanı William Ewart Gladstone’nin 1880 yılında Birleşik Krallıkta Başbakan olmasından sonra; İngilizlerin, Türklerle ilgili politikası, düşmanlık ve nefret söylemlerinin ötesine geçerek icraata dönüşmüştür. İngiliz politikası; Balkanlardan Türklerin atılması ve kendi kontrolünde yeni devletlerin kurulması yönünde olup, bu doğrultuda yapılacak çalışmalar için bir Balkan Komitesi kurulmuştur. Komitenin faaliyetlerini sürdürmek üzere; 1908 yılında Rusya-İngiltere arasında yapılan Reval görüşmelerinden bu tarafa Balkanlar’da İngiltere adına faaliyet gösteren Noel ve Charles Roden Buxton kardeşler görevlendirilmiştir[3].
Buxton kardeşlerin Romanya’ya gideceklerinin, teşkilat tarafından haber alınması ile beraber Osman Nevres, Hasan Tahsin pasaportuyla Romanya’ya geçmiştir. Bükreş’te bir müddet suikast için uygun zamanı beklemiştir. 2 Ekim 1914’te bir toplantı binasının girişinde Buxton kardeşlere tabancasıyla ateş açmıştır[4]. Bükreş’te suikast girişiminde bulunan Hasan Tahsin, iki kardeşi de yaralamıştır. Ancak kalabalıkta kaçamayarak yakalanan Hasan Tahsin, sorgulamalarda gerçek ismini vermemiş ve suikastı kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiğini söylemiştir. 1915 yılında yargılanarak beş sene hapis cezasına çarptırılmıştır[5].
Cezaevinden Hasan Tahsin ismiyle mektuplar yazan Osman Nevres, 13 Kasım 1915’te kız kardeşine yazdığı mektupta; “Bu mahkumiyete teşekkür etmeliyiz” diyerek memnuniyetini göstermiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Romanya cephesinde yer alan Türklerin 6’ncı Kolordu’suna ait birlikler, İttifak Devletleri Almanya, Avusturya ve Bulgaristan kuvvetleriyle beraber 6 Aralık 1916’da Bükreş’e girmişlerdir[6]. Bükreş’in İttifak Devletleri tarafından işgalinden üç gün önce Lord Buxton, Hasan Tahsin’i ziyaret ederek pişmanlığını sormuş ve hapisten çıkınca İngiliz Gizli Servisi’nde çalışmasını teklif etmiştir[7].
Bükreş’in ele geçirilmesiyle serbest bırakılan ve Türkiye’ye dönen Osman Nevres artık Hasan Tahsin kimliğini kullanacaktır. İzmir’de ticarete atılan Hasan Tahsin, Teşkilat-ı Mahsusa ile ilişkilerini sürdürmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, İttihat Terakki liderlerinin ülkeyi terk etmesi ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından, İzmir’de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile beraber ilk direniş hareketleri ve Millî Mücadele ile tanışan Hasan Tahsin; Kuva-yi Milliye güçlerine büyük bir azim ve inançla katılacaktır.
Yazımızda buradan sonra; İzmir’in işgali ile beraber Hasan Tahsin’in yaptıklarını tarihin tanıklığında okuyacaksınız;
Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden birkaç ay sonra, 1919 yılının ocak ayında başlayan Paris Barış Konferansında, Yunanistan Osmanlı Devleti topraklarından pay almak için bazı isteklerde bulunmuştur. Bu istekleri, konferansa katılan ülkelerden İngiltere ve Fransa bazı değişikliklerle kabul etmiş, İtalya ile ABD temsilcileri ise karşı çıkmıştır. 24 Nisan’da İtalya’nın Adriyatik’te Friume ve Trieste’yi işgali sebebiyle İtalya ile ABD’nin anlaşmazlığa düşmesini fırsat bilen Yunanistan tarafının, ABD’ye yaklaşan politikaları sayesinde; ABD, Paris’teki Yunan isteklerine rıza göstermiştir.
İngiltere-Fransa ve ABD Devlet Başkanları, 5 Mayıs 1919 günü büyük bir gizlilik içerisinde aldıkları kararı 6 Mayıs’ta onaylayarak Yunanistan’ı İzmir’in işgaline davet etmişlerdir[8]. Alınan kararla; Yunanlılara İzmir, Aydın vilayeti ve On İki Adalar verilecektir.
13 Mayıs’ta, 13.000 asker, 4000 hayvan ve 750 top taşıyan, 18 adet Yunan işgal gemisi Selanik’ten hareket etmiştir[9]. Paris’te üç büyük devletin aldığı karar 14 Mayıs 1919 tarihinde Osmanlı Hükümeti’ne tebliğ edilerek, Mondros Mütarekesi’nin 7’nci maddesi uyarınca İzmir istihkâmlarının İtilaf Devletlerince işgal edileceği bildirilir. Tebliğ edilen bildiride görüldüğü üzere Yunan askerinin İzmir’e çıkacağı bildirilmez. Ancak iki gün önce İtalya’nın işgali öğrenmesiyle haber basına sızmış ve Yunan işgalini öğrenen İzmir halkında büyük bir kaygı oluşmuştur[10].
14 Mayıs 1919; işgalden bir gün önce Hasan Tahsin’in İzmir’de Frenk Mahallesinde bulunan evi, işgal haberini alan yerli Rumlar tarafından basılmış, kız kardeşi Melek’ten Hasan Tahsin’in yerini öğrenmek istemişlerdir. Evde yaptıkları aramada Hasan Tahsin’in tabancasını bularak el koymuşlardır. Hasan Tahsin evinin basılıp tabancasını alındığını duyar duymaz 15 Mayıs gecesinde, Moralizade Halit Bey’den borç para alarak silah temin eder ve işgale karşı gece mitingine gider[11].
15 Mayıs 1919 tarihinde, gece saat 02.00 sularında Midilli Adası’ndan hareket eden Yunan 1’inci Kolordusunun 1’inci Tümeninden oluşan işgal kuvvetleri ve Evzon Dağ Tugayı sabah saat 08.00 sıralarında İzmir’e çıkmıştır. Averof ve Lemnos isimli Yunan zırhlı savaş gemilerinden inen askerleri Metropolit Hrisostomos ile Rumlar coşkun bir şekilde sevinç gösterileri yaparak karşılamışlardır[12].
Karaya çıkan Yunan birlikleri saat 11.00 sıraları Türk Kolordusunun bulunduğu kışlaya doğru düzenli bir şekilde yürüyorlardı. Hasan Tahsin, Kemeraltı Caddesi’nin Konak Meydanı’na bağlandığı askeri kıraathanenin önünde dimdik bekliyordu. İşgalci Yunan birliklerinin önünde İzmir Fasulye Mahallesi’nde bir meyhanecinin oğlu olan Teğmen Yani, elinde büyük bir Yunan bayrağı ile yürüyordu. Yunan askerine Hasan Tahsin’in ilk kurşunu atmasından sonra orada bulunan diğer vatanseverler de ateş etmeye başlamışlardır[13].
İlk kurşunda, Yunan bayraktarı Teğmen ölmüş, devam eden çatışmada Hasan Tahsin şehit düşmüş ve cesedi ilk durduğu yerden 150 metre ileride parçalanmış halde bulunmuştur. Yunan askerleri bu çatışmanın devamında makinalı tüfeklerle hedef gözetmeksizin hem kolorduya hem de Türk görünümlü evlere saatlerce ateş etmişler ve çevrede yakaladıkları bütün Türkleri tutsak ederek savaş gemilerine götürmüşlerdir. Türk Kurtuluş Savaşı’nda, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucunda Türk Ordusu’nun Yunan askerini Ege Denizi’ne döktüğü 09 Eylül 1922 tarihine kadar güzel İzmir, 3 yıl, 3 ay, 24 gün Yunan işgali altında kalmıştır.
19 Aralık 1918 günü, Dörtyol Karakese köyünde Kara Mehmet Çavuşun, işgalci Fransız askerleri ile Ermeni lejyonuna ilk kurşunu atarak direnişi başlatması gibi İzmir’in işgaline karşı sessiz kalmayıp Yunan askerine ilk kurşunu atarak; Anadolu’daki Türklerin düşman işgaline karşı direnişine ve bağımsızlığını kazanma mücadelesine olan inancını, parçalanmış bedeninde taşıyan kahraman şehidimiz Osman Nevres Recep veya bilinen diğer adıyla Hasan Tahsin; Türk Milleti sana, Türk Kurtuluş Savaşı’nı yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına, tüm şehit ve gazilerimize minnettardır. Ruhunuz şad olsun.
_________________:
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
KAYNAKÇA
[1] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.163, Kaynak Yayınları, 2016, İstanbul.
[2] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.164.
[3] Ahmet MEHMETEFENDİOĞLU; “Teşkilatın İki Elemanı: Silahçı Hasan Tahsin’den Osman Nevres’e İki Hasan Tahsin”, S.185, s.32-35, Toplumsal Tarih, Tarih Vakfı Yurt Yay., 2009, İstanbul.
[4] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.165.
[5] Ahmet MEHMETEFENDİOĞLU; “Teşkilatın İki Elemanı: Silahçı Hasan Tahsin’den Osman Nevres’e İki Hasan Tahsin”, s.36-38.
[6] Enver Ziya KARAL; “Osmanlı Tarihi IX. Cilt”, s.499, Türk Tarih Kurumu,2011, Ankara
.
[7] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.165-166.
[8] Salahi R. SONYEL;” Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı I. Cilt”, s.159-160, Türk Tarih Kurumu, 2008, Ankara.
[9] Salahi R. SONYEL;” Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı I. Cilt”, s.164.
[10] Yusuf Hikmet BAYUR;” ATATÜRK Hayatı ve Eseri”, s.247, Atatürk Araştırma Merkezi,1997, Ankara.
[11] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.167.
[12] Salahi R. SONYEL;” Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı I. Cilt”, s.166.
[13] Ergun HİÇYILMAZ; “Teşkilatı Mahsusa”, s.168.
0 Yorum