Telefon
WhatsApp
DOĞU TÜRKİSTANLI ÇOCUKLAR

Titizlikle ve geniş çaplı bir araştırma, çeşitli uluslararası gözlemci ve kuruluşların tespitleri, olayların mağdurlarının tanıklıkları doğrultusunda hazırlanan bu raporda, Doğu Türkistanlı çocukların maruz kaldıkları asimilasyon ve soykırım uygulamaları somut belge ve olaylarda anlatılıyor.

Son derece çarpıcı tespitlerin yer aldığı raporda öncelikle Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm ve vahşetin sadece büyükler için değil aynı zamanda çocukları da etkilediğinin altı çiziliyor. Bunların bazılarından kısaca söz etmek istiyorum.

Raporun gözler önüne serdiği hususlardan biri, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da Müslüman Türk nüfusun artışını önlemek için kitlesel doğum kontrol ve zorla kürtaj stratejisi uygulamakta olduğudur. Aslında Çin’in uzun yıllardır takip etmekte olduğu bu strateji, diasporadaki çeşitli Doğu Türkistanlı sivil toplum örgütleri ve yurtdışına çıkabilmiş konunun mağdurları tarafından dile getirilmiş, bu konuda çeşitli yayınlar yapılmış olsa da maalesef kamuoyunun dikkati yeterince çekilememişti. Ancak Çin, toplama kampları uygulaması ile birlikte Müslüman Türk nüfusun artışını engelleme politikasını daha da sertleştirmiş ve yaygınlaştırmıştır.

Diğer yandan, Çocuk Vakfı Doğu Türkistan Çocuk Raporu, Çin’in insanlık dışı bir uygulamasına daha dikkat çekmektedir. Bu uygulama, kelimenin hem hukuksal hem de siyasi anlamıyla tam bir soykırım uygulamasıdır. Buna göre, anne-babaları toplama kamplarında tutsak edilen çocuklar başta olmak üzere, tüm Türk ailelerin çocuklarına Çin tarafından el konulmakta ve bu amaçla oluşturulan özel çocuk kamplarına konulmaktadırlar.   Böylece Çin Hükümeti, Doğu Türkistan’da  ‘aileden kopuş’ politikası uygulamakta, ebeveynleri toplama kamplarına alınan bu çocukları ‘sevgi dolu kalp’, ‘çocuk refah danışma merkezi’, ‘çocuk sığınma evi’, ‘mesleki beceri eğitim merkezi’ ve benzeri yaldızlı adlarla oluşturdukları çocuk toplama kamplarında tam anlamıyla çocukları kuşatma altına almaktadır. Etrafı yüksek duvarlar ve dikenli tellerle çevrili söz konusu okullar! tam bir cezaevi gibi yoğun biçimde korunmakta, yetkililer dışındakilerin çocuklarla irtibat sağlaması engellenmektedir.  Buraya konulan çocukların akıbetinden en yakınları bile haberdar olamamaktadır.

Elbette, bu sıradan bir hamilik politikası değildir, özellikle yürürlüğü sokulan bir asimilasyon, mankurtlaştırma politikasıdır. Bu çocuk toplama kamplarında tutulanların aile ve kültürel kimlikleri zorla ortadan kaldırılmaktadır. Burada çocuklara ailelerinden aldıkları Müslüman Türk örf ve adetleri tamamen unutturulmakta, zihinleri yeniden şekillendirilmektedir. Bu merkezlerde, Türkçe konuşmak kesinlikle yasaklanmıştır, sadece Çince eğitim verilmektedir. Çocukların dış dünya ile bağlantıları da tümüyle ortadan kaldırılmış vaziyettedir. Çocukların yakınları ile ayda sadece bir kere, görevlilerin gözetimi altında, o da uzaktan görüntülü olarak görüşmelerine izin verilmektedir. Elbette bu da bir başka Çin işkence metodudur. Küçücük masum çocuklar, anne-babalarını ancak ekranda görebilmekte, onların ellerini tutmak, başlarını omuzlarına yaslamak, kokularını duymak imkanından mahrum edilmektedirler. Bu durumun çocukların ruh hallerini daha da bozacağı açıktır. Nitekim çocukların bu görüşmelerden sonra uzun süre ağladıkları ve kendilerine gelemedikleri ifade edilmektedir. Öz anne şefkatinden uzak bırakılan bu çocuklar, sözde öğretmenlere “anne‘’ diye seslenmeye mecbur edilmektedirler. Öz annesi çağırdıklarında yanlarında olamazken, sözde anneler her çağırdıklarında despotik de olsa yanlarına gelmektedir. Bunun küçücük zihinlerde nasıl bir travma oluşturacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Zaten beklenen de budur.

Çocuk Vakfı Doğu Türkistan Çocuk Raporu’nda ortaya konan tespitlere göre, bu tesislerde askeri kamuflaj giymiş kişiler, çocuklara askeri eğitim vermektedir. Yani onların gelecekte kendi toplumlarına karşı kullanılabilmeleri için özel bir eğitime, kendi toplumlarını düşmanlaştırma ve mücadele etmeleri algısı zihinlerin kazınmaktadır.

Çocukların tutulduğu toplama kamplarındaki yatakhanelerin girişinde de Çin haritaları asılıdır. Yine duvarlarında  ‘’Ben Çinliyim ve ülkemi seviyorum’’ sloganları yazılıdır. Bu şekilde de onların beyinleri yıkanmaya çalışılmaktadır.

Kamplarda çocuklar, sadece Çince konuşmaya mecbur edilmemekte aynı zamanda domuz eti yemek, tek tip kıyafet giymek ve belirlenen kurallara ve geleneklere göre yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Bu bile tek başına bir soykırım uygulamasıdır.

Yine raporda, ailelerinden koparılan bu çocukların, fiziken de son derece de perişan bir durumda oldukları, dondurucu soğuklarda bile ince kıyafetler giydirildikleri, sınıflarda kokudan durulmadığı belirtilmektedir. Öyle ki psikolojileri bozulan çocuklar çamaşır suyu içerek ya da balık kılçığı yutarak kendilerine zarar verir hale gelmektedirler. Düşünebiliyor musunuz, anne kucağında, baba ocağında neşe içinde koşup oynaması gereken yaştaki bu çocuklar, Çin toplama kamplarında kendi hayatlarını sona erdirmeye çalışacak bir hale dönüştürülüyorlar. Nasıl tahammül edebilir kendine insan diyebilen birisi bu duruma!

Özetle, çok çarpıcı birçok hususa yer verilen raporda, Doğu Türkistanlı çocukların bu sözde eğitim kamplarında mankurtlaştırıldığı belgeleriyle ortaya konulmaktadır. Çin’in bu uygulamadan beklediği amaç, hayatta kalabilen çocuklar için yeni bir kültürel kimlik oluşturarak, bu çocukları küçük yaştan asimile etmek,  kendi öz Türk ve Müslüman kimliklerini unutmuş, Çinlileşmiş bireyler olarak yetiştirmektir.

Peki, biz Türkiye Türkleri olarak, kendi canlarımız bu muameleye tabi tutulurken nasıl sessiz kalabiliriz?

Kahramanmaraş Özel Karaoğlan kişisel gelişim kursu

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Reklam

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

Kahramanmaraş Nöbetçi Eczaneler

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği