Telefon
WhatsApp
ASIRLARDIR, KENDİMİZİ İLMİK İLMİK DOKUDUK…..

Anadolu’nun ücra bir köşesine saklanmış, küçük ve şirin bir köy evine misafir olmuştuk. Evin büyükleri bizleri köyün girişinde karşılamış ve toprak damlı evlerinin en güzel odasında misafir etmişlerdi. Ev sahipleri, Hasan dedeyle Güllü nine,  hayatın izlerini yüzlerinde taşıyan, nezaket ve edep abidesi gibiydiler. Hayatlarından kesitler anlatıyorlar, bizde ocakta demlenmiş, is kokan nefis çayı yudumluyorduk. Odanın her yerinde kilimler seriliydi. Sadece bir tanesi duvara özenle asılmıştı. Merakımızı yenemeyerek sorduk. “Bu kilimin sırrı nedir ?”. Hasan dede gülümseyerek gözünü yere dikti. Güllü Nine ise utanmış, kızaran yüzünü örtüsüyle kapatmıştı. Gülümsediği belli oluyordu. Hasan dede 80 yaşında, Güllü ninede çiçekler açarken doğduğunu söylüyordu.   Biz merakla sorunca dedemiz anlatmaya başladı. “O kilim bizim hanımın bana mektubudur.” Dedi.  “Biz gençken çeşme başında gördüm onu. Beline kadar sırma saçları vardı. Haber saldım bende gönlü var mı diye. Üç ay sonra cevabı geldi. Bu kilimi dokumuş bana. Yani mektup dokumuş.

Kilimin üzerindeki her figürün bir anlamı varmış. Her bir desen, dokuyanın hem sosyal hayatını hem duygularını anlatmanın en zarif yollarından biri olarak kullanılmış. Maalesef; El dokuması halılara, dokuma tezgahlarına, dokumacılara rastlamak zorlaştı. Çoğumuzun evinde makine halıları var. Halıların kendileri ise sanki sadece turistler için var. Bir süredir halıcılık sanatından belgesellerde sıkça söz edilmeye başlandı, farkında mısınız? Nesli tükenen diğer canlılar, kültürler, gelenekler gibi... Onlarda hayatımızdan küskün, yok oluyorlar. Sadece halıcılık değil, birçok el sanatı seri üretimle baş edemeyip pek sezdirmeden hayatımızdan çıkmaya başladı.

Profesör S. I. Rodenko 1949 yılında, Moğolistan-Rusya sınırında, Altay dağlarının üzerinde bulunan “Pazirik” bölgesindeki İskit kurganlarında, buzların altındaki bir mezarlık içinde bir halı bulur. Günümüzden 2500 yıl öncesinde çadırda yaşayan insanların dokuduğu, dünyanın en eski düğümlü dokuma halısı Pazirik, kahverengi ve açık yeşil renkli, 2 metrekare boyutundadır. Bugün Leningrad’daki Hermitage Müzesi’nde sergilenen dünyanın bu en eski halısının, Türk kökenli toplumların yaşadığı bir coğrafyada bulunmuş olması, halı ve kilim sanatının ülkemiz için neden bu kadar önemli olduğunu gösteren bir kanıt gibiydi. İlk halı yapımının yeri ve zamanı tarihçiler tarafından kesin olarak belirtilemese de, ilk halı örneklerinin M.Ö. 500'lü yıllardan bu yana Orta Asya, Anadolu, Türkmenistan, İran ve Çin'de üretildiği yaygın olarak doğrulanan bir bilgi. Bu coğrafya bu yüzden "Halı Kuşağı" olarak anılıyor. Osmanlı Dönemi'nde "nakkaşlık" olarak adlandırılan halı tasarımcılığı Acemi sanatkarlardan aktarılan bilgiler ve yetiştirilen sanatçılar aracılığıyla gelişmiş ve nakkaşlık 16. yüzyılda özellikle Kanuni Sultan Süleyman Dönemi'nde altın çağını yaşamış.

 

Yörüklerin son temsilcileri için de dokumacılığın kültürlerinde önemli bir yeri var. Yörük kilimleri zorlu yolculukları ve göç hikayelerini anlatmaya devam ediyor. Bu kilimlerde kullanılan kök boyalar da yörükler tarafından hazırlanıyor. Bunca meşakkata rağmen hala sürdürülen dokumacılık, zorluklara rağmen yaşatılmaya çalışılan kültüre ve geleneklere bağlılıklarını da gösteriyor. Yüzyıllardır üretilen halılar tarihi, gelenekleri, efsaneleri anlatırken yaratıcılarının imzalarını da taşıyor.

Halıyı ilk kullananların ise Orta Asya göçebe toplulukları olduğu biliniyor. Türklerin geleneksel yaşantılarıyla birlikte gelişen halı ve kilim dokuma, özellikle ulaşım olanaklarının zor olduğu yörelerdeki halkın geçim kaynağı olmuş o dönemlerde. Hatta halı ve kilim dokuma, Türklerin kültür yapısını yansıtan en önemli sanat kolu olmuş. Keçi kılından dokunan ilk halılar göçebe çadırlarını soğuktan korumak için kullanılırmış. Yeri gelmiş kışın soğuktan korunmak için kapı boşluklarına asılmış, bazen yatak, yorgan, bazen yer örtüsü, çadır perdesi, bazen seccade ya da minder, bazen de duvara asılan süs eşyası olmuşlar.  Hatta heybe ve çuval olarak bile kullanılmış. Dokunan halı ve kilimler zengin bir kültüre sahip bir toplumun sevdalarını, savaşlarını, düşüncelerini yansıtmış. Orta Asya’dan başlayıp Selçuklu’ya, oradan Osmanlı’yaTürk halı sanatının öne çıkan tekniği "Türk düğümü" veya "çift düğüm" olarak bilinen tekniktir. İnce işçiliğin altında yatan bu teknik, halıların santimetre karesinde yaklaşık 100 düğüm atılabilmesini sağlar. Bu teknikle dokunan halıların tamamlanması yaklaşık bir yıl sürer.

 Bu motiflerin dört ana teması vardır; Doğum, hayat, ölüm ve ölümsüzlük. Halının kendi içindeki kurgusu da bu dört temaya göre belirlenir ve motifler buna göre işlenir. Halı sanatçısı dokumaya önce doğum ile ilgili motiflerle başlar, hayat ve ölümle devam eder. İlk tema olan Doğum ile ilgili motiflere  örnek olarak erkekliği, cesareti ve gücü temsil eden "koç boynuzu" motifini gösterebiliriz. Eski zamanlarda Orta Asya’da Şamanların giysilerine yılan, akrep, çıyan gibi zararlı hayvan şekilleri çizilerek onların kaçırılacağına inanılırmış. Bugün Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı ve kilimler de şaman giysileriyle aynı izleri taşır. Türk inanış ve gelenekleri günümüze kadar taşınır halı ve kilimlerde. Yörük kilimi, Tülü halısı, Karapınar kilimi, Deve kilimi fark etmez;  Üzerine hangi motif işlenirse o ismi alırlar. Buğday başağı dokunmuşsa , başaklı kilim, ağaç şekli dokunmuşsa hayat ağacı, boynuz şekli dokunmuşsa koçboynuzu modeli, ya da kuş motifi dokunmuşsa kuşlu halı olur ve aslında dokuyan kadınların duygularını yansıtır bu kilimler…

14. yüzyılın başından itibaren stilize hayvan figürleri görülür süsleyici motif olarak halı ve kilimlerde. Hayvan figürlerinin yanı sıra, bazı geometrik motifler, kufî yazılı kenar şeritleri de kullanılır. 15. yüzyıldan itibaren bu figürlerin yerini dikdörtgenler içine yerleşmiş yıldız ve baklava biçimleri alır. Halı ve kilimlerde desen ve renk, bu sanat eserlerinin en önemli noktasıdır. Yüzyıllar boyunca pek çok toplum birbiriyle kültür alışverişi yaparak bu desenleri birbirlerine aktarmış, başka kültürlerden aldıkları desenleri de kendileriyle özdeşleştirmişler. Bu yüzden koyun yetiştirmekten yünün eğrilmesine, ipliğin boyanmasından halı ve kilimin dokunmasına kadar uzun ve zor bir hikaye yazılır.Eskişehir seccadelerinde gözlenen bacalar, Konya seccadelerinde yerini Cennet’in katmanlarına bırakır.

Anadolu kilimleri, desenlerinin çoğunu Orta Asya ‘dan getirmiş ve Selçuklular döneminde geliştirmiştir. Desenlerin de dili vardır, belki de Ayşe kızın sevdası vardır baktığınız bir halıda veya kilimde. Yüzlerce desen, sanki uzun bir öykünün küçük parçalarıdır, doğanın en güzel renkleriyle boyanmış halı ve kilimlerde… Halı ve kilimlerin motiflerinde saklıdır hayat hikayeleri… “Eli belinde” motifi ile kadının önemi, anaçlık ve doğurganlık anlatılırken, “Saçbağı”, genç kızların evlilik beklentisini, “Sandıklı” evlilik öncesi bir kadına verilen çeyiz sandığını temsil eder. Çeyizler gelecekte kadının evinde kullanılacağı için bu motif evlenme ve çocuk sahibi olma beklentisini yansıtırken, “Yıldız” figürü mutluluğun, doğurganlığın ve adaletin temsilcisi olur. “Su Yolu” ile suyun hayatımızdaki önemi anlatılır halı ve kilimlerde, “İbrik” saflık ve temizlenmeyi temsil eder. Kemgözlere karşı “Çengel” dokunur kilimlere,  kötü göze karşı nazarlık içinse “El Parmak-Tarak” dokunur. Hayatın korunmasına dair diğer simgeler ise “Göz”, “Haç” ve “Muska”dır. “Aşk ve Birleşim” Uzakdoğu’ya ait eski bir semboldür ve gece ile gündüz gibi birbirini tamamlamayı, kadın ve erkek birlikteliğini ve eş olmayı temsil eder. “Hayat Ağacı” ise ölümden sonra doğuşu simgeler.

 

 

Karpuz, üzüm ve nar gibi meyve motifleri de doğurganlığı simgeler. "Küpe" motifi ise Anadolu'da uzun yıllardır düğün hediyesi olarak benimsenmiştir ve bir halıdaki küpe motifi halıyı dokunan kişinin evlilik isteğini ifade etme biçimidir. Halı motifleri, yaşamı temsil eden motiflerin başında "akan su" motifi gelir. Yaşamın korunması için işlenen motiflerden bazıları "muska", "nazar boncuğu", "dulavratotu", "ejderha" ve "kurt ağzı"dır.

Kuş motifi birçok anlamı birden barındırmasına rağmen yaygın olarak ölümü simgelemek için kullanılır. Son tema olarak, ölümsüzlüğü anlatmak için ise "yaşam ağacı" ve genelde bu ağacın üzerinde uçarken temsil edilen "can kuşu" motifleri kullanılır. Sadece figüratif desenler değil, halı sanatında renkler de anlam yüklüdür. Kırmızı dostluk ve sevgiyi, sarı nazarı, mavi umudu ve yeşil ise ayrılığı simgeler.

HRC MEDYA

Kahramanmaraş Özel Karaoğlan kişisel gelişim kursu

1 Yorum

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Reklam

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

Kahramanmaraş Nöbetçi Eczaneler

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği