Telefon
WhatsApp
AJAN MANKUZO

           Ortaokul ve lisede karnemdeki öğretmenin görüşü bölümünde her seferinde “terbiyeli, dürüst, efendi, sessiz bir öğrencimdir” diye yazardı. Görünürde iyi olan bu temenni bende nedense “öğretmen beni övüyor mu yoksa alttan alta benimle dalga mı geçiyor” hissini uyandırmıştır. Öyle ya. Hadi terbiyeliyi, dürüstü, efendiyi geçtim şu “sessiz” de ne yahu! Yani cümlenin gelişinden o kısımda şunu bile düşündüren bir kelime aslında o: Terbiyeli, dürüst, efendi yani ot gibi! Allah’tan “sessiz” kelimesi, her okuyanda bendeki “ot gibi” izlenimini oluşturmuyordu. En azından ben kendimi öyle teselli ediyordum.

         Benle ilgili terbiyeli, dürüst, efendi, sessiz imajı o kadar pekişmiş ki sınıf öğretmeni her seferinde okulun onur kuruluna nam-ı diğer ajanlar kuruluna beni yazardı. Ee görev kutsaldır. İtiraz hakkım da yok ki! Bu onur kuruluna her sınıftan terbiyeli, dürüst, efendi, sessiz öğrencileri yani benim gibileri (!) seçerlerdi. Zaman zaman toplantılara çağrılırdık. Toplantılarda her zaman okul disiplin kurulu başkanı olan öğretmen, bazen de yanı sıra idareciler bulunurdu.

Kurulda bize öğretmenimiz bu toplantıları ve bizim onur kuruluna üye olduğumuzu gizli tutmamızı ister ve toplantıya gelirken de gizlice çağrılırdık. İlk çağrıldığım zaman teneffüste bahçedeydim. Nöbetçi öğrenci yaklaşıp alçak sesle “Hüseyin Hoca seni kütüphanede bekliyor” demişti. Kütüphaneye gittiğimde başka sınıflardan öğrencilerin de orada olduğunu gördüm. Sonradan o öğrencilerin öteki sınıflardaki terbiyeli, dürüst çocuklar olduğunu öğrendim. Sonraki toplantılarla ilgili haber bazen derste yine nöbetçi öğrenci tarafından veriliyordu. Güya kimi zaman beni müdür çağırıyordu, kimi zaman kütüphanede kitap tasnifi yapıyorduk. Nöbetçi öğrenci saf gibi bizim gerçekten kitap tasnifi yaptığımızı sanıyordu!

         Aslında toplantılarda öyle çok derin konular konuşulmazdı. Disiplin kuralları hatırlatılır ve bizlerin sınıflarda bunları temsil ederek ne denli mühim bir vazife yaptığımız, örnek oluşturduğumuz anlatılırdı. Diğer yandan kalan zamanda ise sınıflardaki disipline aykırı olaylar enine boyuna ele alınır bu olaylara karışan öğrencilerle ilgili görüşler beyan edilirdi. Bu görüş beyan etme işi ajanlık ve ispiyondan sayıldığı için çoğu terbiyeli, dürüst, efendi ve sessiz arkadaşımız isim vermekten çekinirdi. Ama algı her zaman gerçeğin ötesindedir. Siz ne kadar isim vermeseniz de okulda bu kurulla ilgili yaygın kanaat “derin ajanlık teşkilatı” idi. Hal böyle olunca sınıfta da bu gizemli kişiler konuşulur oldu.

         Gel zaman git zaman sınıftaki arkadaşlarım benden şüphelenir oldular. Aralarından en uyanığı bir gün beni takip bile etmiş. Tam da anlayamamış ama benimle ilgili şüphe de oluşmuş. Hatta öteki arkadaşlarını da uyarmış. Bu Muharrem’den şüpheleniyorum dikkat edin demiş. Hakkımda sınıfta böyle bir kanaat oluşunca bu ajanlık işinin bazı karizmatik etkilerini de yaşamaya başladım. O güne kadar bu tıfıl çocuğu adam yerine koymayan serseri takımı “ne olur ne olmaz” deyip benden çekinir oldular. Her nedense daha önce sigara içen, sınıfa açık saçık dergiler getirip amme hizmeti sunan, müdüre, öğretmenlere söven, kısacası her türlü melaneti bir görev aşkıyla yapan o güruh göz yaşartacak seviyede “iyi çocuklara” dönüşmüşlerdi! Ya da kuvvetle muhtemel bu haltları benim olduğum yerlerde artık yapmıyorlardı. İşte bu durum, Tıfıl Muharrem için havalıydı!

         Havalı olmasına havalıydı da o sıralarda oynayan meşhur bir dizideki “Ajan Mankuzo” karakteri bana tam da o sıralarda yapıştırılmıştı. Artık bir lakabım vardı: Mankuzo. Kendi kendime al başına bir bela daha dedim. Terbiyeli, dürüst, efendi ve sessizden sonra artık yeni bir etiketim vardı: Ajan Mankuzo. Bana yakıştırılan etiketlerin başkaları için ne ifade ettiği hakkında tam olarak fikrim yoktu ama bu Mankuzo da ben de iyi çağrışım yapmıyordu. Hani Mankurt gibi bir şey aklıma geliyordu. Ama sanırım kızların aklına bu gelmiyor olacak ki benim popülaritem bir anda müthiş artmıştı.

         Zamanla Mankuzo gel, Mankuzo git. Herkes bu lakapla anar oldu beni. Bir taraftan karizmatik bir görev, diğer taraftan bu işin ayağa düşmesi beni düşündürmeye başladı. Durumu ajan başı (!) öğretmenime iletince gözlerini kıstı, kafasını gizemli bir şekilde salladı. O konuşmadan sonra okulun kalan günleri içinde ajanlar kuruluna hiç çağrılmadım. Öyle ya deşifre olmuştum. Şimdi benim görevimi kim yapıyordu acaba? Mesela Davut olabilir miydi? Tabii yaa kesin O, bir anda kayboluyor yarım saat gelmiyor sınıfa. Ama yok yok bu sefer kızlardan biri olmalı. Mesela Emel. Geçen dersteyken gitti güya müdür yardımcısı çağırmış. Yer miyim ben?

         Onur Kurulundaki sessiz görev değişimini serseri takımı çözene kadar neredeyse seneyi bitiriyordum. Okulun son haftalarında bu durum anlaşılmış olacak ki bunlar “sen de bizdenmişsin Muharrem” demeye başladılar. O değil de işin en kötü tarafı kızların “aa bu gerçek Mankuzo değilmiş deyip beni sınıfın popüler listesinden çıkarmaları” oldu. Bakalım, öteki sene Allah kerim. Bakarsınız ajanlık kariyerimde yeni bir sayfa daha açılır. Benden iyisini mi bulacaklar: Terbiyeli, dürüst, efendi ve sessiz! J

HRC MEDYA

Murat ŞAHİN

Kahramanmaraş Özel Karaoğlan kişisel gelişim kursu

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Reklam

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

Kahramanmaraş Nöbetçi Eczaneler

Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150
Sidebar Alt Kısım İkili Reklam Alanından İlki 150x150

E-Bülten Aboneliği